e-posta: arustu1206@yahoo.co.uk
Gezginin Kaleme Aldıkları - II
29 Mayıs 2020
KIZIL - BİTMEDİ - KOŞ
Yine
Yine kıpkızıl
Batıyor güneş
Aynı
kızıllıkta
Doğacağı günü
Müjdeleyerek
Hem
de o gün
O lanet olası
Sahte darbe senaryosunun
Yıldönümünde…
Rastlantı
mı?
Yoksa evrenin
Soğuk bir şakası mı?
Nasıl
da alev alev…
Kanını kaynatıyor insanın…
Durma…
Durma kalk diyor sanki…
Sadece
ufukta değil
Bu gördüğün kızıllık
İçin
de böyle
Alev alev yanıyor…
Sönmemecesine
Söndürülemez de zaten
Yalnızca
sen
Sen söndürebilirsin
Doğrularak
ellerinin üzerinde
Dikilerek o güçlü bacaklarının üstünde
Bir
tek sen söndürebilirsin…
İnancının
gücüyle…
21
Ağustos 2019, 15.20
Akçabük
Huzursuzsun
Keyfini kaçıran
Bir şeyler var…
Biliyorsun
Biliyorsun
Ama seyircisin
İşte
bu seyircilik
Yıkıyor tüm direncini
Kendini
suçluyor
Sonra kızıyor
Saklanıyor
Kaçıyorsun…
Yenilgi
Yokoluş
Sonsuzluk…
İnanılmaz
bir boşluk…
Sonra
Sonra
Derinden derine
Bir ezgi
çalınıyor kulağına
Yavaş
yavaş
Geliyorsun kendine…
O
notalar tanıdık
Aşk kokuyor
İsyan kokuyor
Canlanıyorsun
Geçen her saniye ile…
Bitmedi
diyorsun
Bitmeyecek…
Ellerde
kızıl bayraklar
Dillerde türküler
Sokaklarda
Meydanlarda
Tarlalar ve fabrikalarda
O türküler çınlayana
dek…
BİTMEDİ…
21
Ağustos 2019, 15.30
Akçabük
Koş
Kaç
Saklan…
Geliyorlar,
Yakalayacaklar…
Sok
kafanı deliğe
Yoksun artık
Bulamazlar…
Ama
o da ne?
Birileri çekiştiriyorlar bacaklarını
Çıkarmaya çalışıyorlar
Delikten seni…
Diren
Direnirsen kaybolursun
Yine
kaybediyorsun
Yine esirsin
Kolların
arkada
Kelepçelisin…
Sonu
belli
İşte yine tezgahtasın…
Elektrik
Filistin askısı
Falaka…
İniyor
sopa insafsızca…
Şişiyor
Patlıyor tabanların
Hiçbir
şey hissetmiyorsun…
Niye?
Sen değil misin hedefteki?
Sonra
Sonra
Şoklarla sarsılıyor bedenin
Gülüyorsun
Hem de kahkahalarla
Daha
çok
Daha yüksek voltaj
Kahkahaların çınlatıyor her
yeri…
Su
Tazyik
Şiddet
Soluk al…
Alamıyorsun
Artık
bitsin istiyorsun
Haykırıyor
Yavaş yavaş
Yitiriyosun
gücünü…
Artık
direniş yok
Pes etme zamanı
dökül saçıl…
Bu
duygular egemen olmaya çalışıyor sana…
Sonra
Sonra
Gülümseyerek açıyorsun
gözlerini…
Ve
Ve
Ve
Kahkahan
çınlatıyor merkezi…
20.30,
22 Ağustos 2019
Akçabük
27 Mayıs 2020
CORONA GÜNLERİ
Cezaevinden izinli olarak üçüncü kez çıkışım bugün…
Hedef belli, uzun zamandır aklımda olan Gökçeova Gölü (kimi yerde gölet olarak anılıyor). Ağla köyüne 13-14 km. mesafede, Sandras Dağı’nın tepesinde, 1750 metre deniz seviyesinden yüksekte bir havzada bulunuyor. Sandras Dağı’nın en yüksek tepesi olarak bilinen Çiçekbaba ise gölden biraz daha yukarıda, deniz seviyesinden 2295 m. yükseklikte.
Daha önce de göle kadar araba ile gittiğimden Ağla köyünü geçtikten 6.5 – 7.0 kilometre sonra asfaltın bittiğini biliyordum. Google haritalardan kabataslak hesapladığım kadar 7 km’lik geri kalan mesafeyi yürümekti hedef.
Arabayı park ettim ve yürümeye başladım. Sürekli tırmanış olduğu için daha ilk 5 dakika içinde çuvallamaya başladım. 57 günün hareketsizliği ve üstüne konan kilolar anında kendini hissettirmeye başladı…
Genelde güneş altında ve ara ara sert rüzgârların eşliğinde ilerliyorum. Bu sefer fotoğraf çekmeyi dönüşe bırakmaya kararlıyım. Zira dur kalk daha fazla yorulmasına neden oluyor insanın. Ağır ağır ilerliyorum ancak zorlanmaya da başladım. Önce seyir terasına ulaştım, ki o daha yolun başında imiş, sadece 1.5-2.0 km. Ancak kararlıyım, bu sefer belirlediğim hedefe ulaşacağım. Bir yandan da bir araç gelse de göle kadar atsa diye umut etmiyor da değilim hani… ;-)))
Sonunda göl göründü. Amacım bütün etrafını dolanmak ve fotoğraf çekmek yönünde idi fakat bitmiştim gerçekten ve üstelik sadece(!) 7 km. yürümüştüm. Kestirmeden göl kenarına doğru yürümeye başladığımda çalgı, eğlencenin gırla gittiğini duydum. Halbuki çıkarken bir tane araba görmüştüm ve o da aşağı iniyordu. Yaklaştım, 10-15 genç açmışlar müzik setinin sesini bangır bangır bağırttırıyorlar. Tabii demlenme de cabası… Yalnız bir yanları çok hoşuma gitti çocukların; yaşımı sorduklarında şaşırıp, “Abi, en fazla 55 gösteriyorsun”, demeleri ne kadar doğru insan olduklarının ipucunu veriyordu. ;-))))
Kendimi biraz zorlayarak, fotoğraf çekmeyi hayal ederek çıktığım için, birkaç kare yakaladım, ama gerçekten yorgunum!.. Tamam, genelde artık iniş ama yorgun olunca iniş te zor geliyor insana. Bu sefer gerçekten aşağıya doğru bir araba geçmesini istedim ama o da arabama çok yaklaştığım zaman karşıma çıktı. 2-3 km kalmıştı arabama. Zaten göle doğru gidiyordu.
Bir-birbuçuk kilometre sonra ulaştığım musluğun yalağının kenarına bir 3-4 dakika oturdum ki ilk dinlenmemdi bu (yaptığım en büyük saçmalık, dinlenmeden yola devam…🤬
Sürüne sürüne arabaya ulaştığımda midem bulanmaya başlamıştı; sanırım şiddetli rüzgar ve güneş biraz çarpmıştı. Geri manevra yapıp dönüş yoluna girdim ve Muğla yoluna gelene kadar vites boşta geldim… ;-))) Doğru mu yaptım, bilemiyorum…
Şimdi bakalım o çektiğim 3-5 fotoğraf nasıl çıkmış!.. ;-))))
Not. Ortamda yetersiz ışık olunca kuş fotoğrafları böyle çıktı; makinenin yetersizliği!.. Artık bir sponsor çıkarsa yeni ve daha gelişmiş bir makine edinebilirim sanıyorum...😜😊😜
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10158526176668734&id=600063733
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10158526176668734&id=600063733
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)